Aynur Kaleminden Paylaşım- Paylaşmak

12348198_10153745149724334_1586588939_n

 

 

 

 

 

 

 

 

Aynur Kaleminden                                                                                         

AYNUR HAZAR

 

Paylaşım- Paylaşmak

Sosyal medyanın ve paylaşım sitelerinin yaşamımızı esir aldığı bir sürecin içinde, aynı yolları kullanarak sesimizi duyurmaya çalışıyoruz birbirimize. Doğru kullanıldığında her şey bir mucizedir insan yaşamında.

Fakat biz, kullanmak yerine kullanılmayı seçeriz daima. Paylaşmanın anlamı eskiden, bizde olanı olmayanlarla bölüşmekti. Şimdi ise bizde olanın fotoğrafını olmayanlara göstere göstere yaşamak. “Aman canım interneti varsa o da vardır” cümlesini kabul etmiyorum. Bir “adap” sözcüğü vardı. Hatırlayınız diyorum sadece. Yediğimiz bir lokmayı, içtiğimiz herhangi bir içeceği, sigaramızı, yeni aldığımız çantamızı, küpemizi göstermeden yaşayamaz olduk ki belki çok yakında ağzımızdan çıkan nefesi dahi paylaşacağız. Pardon, paylaşım yapacağız. Zira bunun ismi “paylaşmak” değil…

Yattığımız saati, uyandığımız dakikayı, acil odalarındaki perişan halimizi, hatta ve hatta koma halindeki hastalarımızı sergilemekten kaçınmaz olduk. Hayatımız bir “ Show ” artık. Sanki herkes o an nerde ne yaptığımızı ne düşündüğümüzü bilmek zorunda. Aklımızdan her geçeni, ağrıyan dişimizi, o an nerede kahve içtiğimizi bilmek zorunda… Bir zamanlar meşhur bir kavram vardı:“Paparazzilik” diye.  Kendi kendinin paparazzisi olmuş durumdayız. Seviyoruz gereksiz her türlü eylemde bile yakalanmayı.

Hani şu “Haberim yokmuş gibi çek ” meselesi… Dövmeniz varsa mutlaka göstererek afili bir fotoğraf çekmelisiniz. Yalnızca küfür eden/edebilenlerin harbi/ dobra sayıldığını da unutmayın. Küfürsüz yazıyorsanız samimi değilsiniz. Önünüze gelen herkesi ekleyerek beş bin kişilik sayfalarla yazdığınız tekerlemeleri şiir, kendinizi de şair diye yutturabilirsiniz. Burada herkes star, herkes dürüst, herkes biraz mağdur. Hepimizin yaşamında damgası vardır, fırından yeni çıkmış ekmek kokusunun. Soframızdaki ekmeğin kokusu yerine fotoğrafını sunuyoruz artık dostlarımıza. Ha dostluk demişken, o da sanallığın bize sunduğu kriterler ölçüsünde en fazla. Ekle, gerekirse sil-engelle… Bizi nasıl yönlendirirse öyle düşündüğümüz ve yaşadığımız, başımızı kaldırıp çevremize bakmayı bize unutturan sanal dünyanın hepimiz bir şekilde esiriyiz. Kendi yarattığımız dünyalarda yaşıyoruz. Gerçek dünyanın acılarını ve sevinçlerini ise, ana sayfamıza bir paylaşım koyarak “ben üstüme düşeni yaptım” şeklinde geçiştiriyoruz.

Siz yine de unutmayın arada bir sevdiklerinizin sesini duymayı, yüzünü görmeyi, onlarla sohbet etmeyi. Sosyal paylaşımın bize getirdiği güzellikleri unutmadan fakat esiri olmadan….